15/03/2005
Ve yine özledim. Koşup boynuna sarılmak; tüm ıssızlığımdan kurtulmak ve sen olmak eskisi gibi; hayallerim; ayaküstü bir düş gibi; hızla akan suyun altında saçlarımdan kayıp giden masum bir şampuan köpüğü kadar beyaz; düşüyorum. Ve gittin. Sandalyen masandan uzaklaşıyor. Elleri kenetlenmiş; onları da ayırıyorsun. Saçlarını güneşten mahrum bırakan o boya kadar lanetleniyorsun; hayallerim; ağlamıyorum ve özledim; ayaktasın; o kalabalık havan benim yalnızlığıma gülüyor biliyorum; eziliyorum; soğuk; ellerim büzüşüyor. Saçların; çok özledim; savuruyorsun; onları kaplayan o sarı boya da savruluyor. Dudağının kenarı kulaklarına kavuşmak için sabırsız; başım; düşüyorum; üşüyorum; yanımdan geçiyorsun; ağlamıyorum; nereye kadar; ıssızım yine. Sen miydin? Hayallerim; neden, neden, neden? Bırak beni artık, bırak beni gideyim; karanlık; boğuluyorum; kokun; havada yayılıyor; istemiyorum ve özlüyorum; ah bir bilsen, ne kadar özlüyorum. Yazmak istiyorum; daha çok yazmak istiyorum; harflerimin boyunlarını bükmek istiyorum. Cam kırmak istiyorum. Seni alıp götüren o otobüsün camlarını kırmak istiyorum; ama saçların; saçların var o camlarda, bana son gülüşün var; baharı getirecektin; yazımı alıp götürdüğün o son bakışın var. Biliyor musun hala, baktığım her camda senin yansıman var. Yetmiyor, iki satır, iki sayfa seni unutmaya yetmiyor. Başım; ne kadar güzelsin; yeşil kazağın yok; yine de çok güzelsin...
Follow me on Twitter