Türk Sineması'nı oldukça severim ve 60 ile 70'li yıllarda çekilmiş filmlerin pek çoğunu izledim sanıyorum. Benim için Türk Sineması'nın ikinci en güzel filmi "Issız Adam"dır. En az yirmi kez izlediğim bu film için Çağan Irmak'tan çok görüntü yönetmenine teşekkür etmeliyiz belki de. Bize öyle güzel görüntüler sundu ki hala sıkılmadan izleyebiliyorum, hala ilk günkü duyguları hissedebiliyorum. Duygular dedim de Issız Adam'ı 2008 yılında sinemada izlediğimde, filmin sonunda önümdeki koltukta oturan çiftten erkek olanı hüngür hüngür ağlıyordu, kadın olanı ise "aşkım ne oldu" diyordu. Ben ise yaşadığım şokla koltuğuma gömülmüştüm. Sonrası ise şarap eşliğinde geçen 20 Issız Adam seansı oldu.
İkinci belli ama birinci kim diyenler için yanıtım "Sev Dedi Gözlerim" olacak. Başrollerini Orhan Gencebay, Perihan Savaş ve Selma Güneri'nin paylaştığı bu başyapıt biraz da sinemaskop çekimi dolayısıyla değerli benim için. Büyük ihtimalle Nuri Bilge Ceylan öncesi sinemaskop çekilen son film "Sev Dedi Gözlerim". Orhan Gencebay'ın muhteşem şarkıları eşliğinde oyuncuların üstün performansını izlerken insanın aklına Fazıl Say'ın Orhan Gencebay yorumlarının gelmemesi pek mümkün değil. Fazıl Say kadar müzik bilgim olmadığı aşikar ama kendisiyle oturup bu konuyu tartışmak, Orhan Gencebay şarkıları dinleyip bir 70'lik Efe yaş üzüm içmek isterdim doğrusu.
Bu fotoğraflar gri tonlarında oldukları için mi bu kadar güzel bilemiyorum. Annemle babamın düğün fotoğraflarındaki lezzet var hepsinde. Sanki başka bir diyardan, başka bir dünyadan gelmiş gibiler. Yukarıdaki fotoğraf 1972 yılında çekilmiş olan "Sev Dedi Gözlerim" filminden. Perihan Savaş bu fotoğrafta 17 yaşında, Orhan Gencebay ise 28 yaşında. (Ben ise otuzumu devirdim ama bu konuyu başka bir zaman rakı eşliğinde efkar dağıtarak konuşalım)
"Sev Dedi Gözlerim" filminin belki en can alıcı sahnelerinden biri Orhan Gencebay ve Perihan Savaş'ın tanışma anıdır. Yine sanıyorum görüntü yönetmeni kırmızı tonlarını öyle güzel kullanmış ki sanki Leyla ile Mecnun'u kavuşurken izler gibiyiz. Profesyonel bir oyuncu olmayan Orhan Gencebay'ın performansı ise bence muhteşem. Hele bir de Orhan Gencebay ile Perihan Savaş'ın Fenerbahçe Körfezi'nde buluşma sahneleri var ki Türk Sineması'nın en sıradan sahnesini izlenebilir hale getirmişler.
Film dışında şu Orhan Gencebay şarkıları var elbette. Enstrüman olmadan "Sevgilin budur senin, sev dedi gözlerim" derken dinlediğimiz Orhan Gencebay sesi bazen "bir insan nasıl bu kadar güzel şeyler üretebiliyor" sorusunu sorduruyor. Kendimi şanslı saymaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Fazıl Say mevzusunu da adamakıllı düşünmüyor değilim açıkçası.
Orhan Gencebay'ın iki dirhem bir çekirdek takım elbiseli halleri babam ve arkadaşlarının fotoğraflarını getiriyor aklıma. Bizim nesil mi çirkin onlar mı güzel bilemiyorum ama o fotoğraflarda sıra dışı bir estetik olduğu aşikar.
Ne sinemadan ne de müzikten anlayan bir mühendisin kendince yorumlarını okudunuz. Hayat sıradan ahengine dönebilir artık. Sağlıcakla...
Follow me on Twitter