geri

Madonna ile Ali'nin bilinmeyen hikayesi

07/12/2010
İki yanı sık çam ağaçlarıyla çevrili patikadan tepeye doğru tırmanıyordu Ali. Üç saatten uzun süredir yoldaydı, neredeyse öğle olmalıydı ama dört yanı saran sisten ne güneş görünüyordu ne de gökyüzü. Ayaklarının iyice yorulduğunu hissediyordu artık. Yine de doğanın o kusursuz ve dingin düzeni ona huzur veriyor "Durma, devam et!" diyordu. Bitkiler Ali'yi kendilerinden ayırmıyor gibiydiler. Sanki onu dinliyor, onu izliyorlardı. Biraz ilerideki irice bir kaya onu çağırdı gibi geldi Ali'ye. Kim bilir kaç zamandır aynı yerdeydi bu kaya. Neler anlatacaktı kim bilir ona. Usulca kayaya sokuldu ve üzerine hafifçe oturuverdi. Doğayı seyretmeye koyuldu sonra. Etraf sessiz ve huzur doluydu. Hiçbir şey değişmiyor, zaman akmıyor gibiydi. Önce eline düşen su damlalarına, sonra da dağılan sisin ardından yavaşça gülümseyen güneşe baktı. Hepsi oradaydı ve orada olmaya devam edeceklerdi. Ağaçlar, çiçekler, su ve güneş uyum içinde yaşıyorlardı yıllardır. Ali de onlarla kalmak istedi. Artık iyice dağılan sisin ardında beliren ufka daldı düşünceler arasında. Geçmişi düşündü. İlkokul günlerini, sıra arkadaşını, oyunlarını… Sarı bir yaprak düştü omzuna. Yaprağı eline aldı ve yaprağı seyrederek düşünmeye devam etti. Annesini, ailesini, hep beraber oldukları o eski günleri hatırladı. Gözleri doldu ve kendini tutamayan asi bir gözyaşının yanına küçük bir kar tanesi kondu. Bir eli gözyaşını silerken diğer elinde ilk aşkı belirdi. Gözlerini kaldırdığında Madonna yine karşısındaydı. Onu seyre daldı Ali. Al yanaklarına ve ışıl ışıl parlayan gözlerine baktı, baktı… Mevsimler geldi, geçti ve Ali o kayada oturup güzel Madonna'yı seyretti. Neden sonra bir gün yerinden kalktı ve yürümeye yeltendi. Ama iyice ağırlaşmıştı bacakları. Zar zor ilerleyerek iki yanı ağaçlı patikadan aşağı yürümeye başladı. Yürürken nefes almakta zorlandığını fark etti ama durmadı Ali. Doğruca Madonna'ya gidecekti. Yürüdü, yürüdü ve Madonna'nın evine ulaştı. Kapıyı çalar çalmaz açıldı kapı. Karşısında Madonna'ya benzer yaşlı biri vardı. Yanaklarının alı gitmiş, gözlerinin ışığı sönmüştü. "Ali" dedi yaşlı kadın. "Döndün demek...". Karşısındaki kadını tanıdı Ali. Yere yığılan Madonna'yı kucağına aldı ve ağrıyan belinin acısına katlanarak eve girdi. Madonna'yı kanepeye yatırdı, göğsünü dinledi. Nefes almıyordu. Ayağa kalktı ve karşısındaki aynaya baktı. Bir süre o aynada ağarmış saçlarını ve kırışıklarla dolu yüzünü seyretti. Gözleri karardı sonra ve Madonna'nın son uykusuna yattığı kanepenin yanına yığılıverdi. Onlar orda durdular ve yıllar akmaya devam etti. O tepedeki kaya olsaydı Madonna ile Ali için gözyaşı dökerdi belki ama onları kimse bilmedi, kimse gözyaşı dökmedi. Yıllar akıp geçti, akıp geçti, akıp geçti...

Follow me on Twitter