geri

Koru üstü

16/06/2006

Oysa hayat benim için bir tiyatro sahnesiydi ve ben kendimden başka herkesi çok iyi oynayabiliyordum. Yalnız kendimi oynayamadım bu dünyada, bir kendim olmayı beceremedim ve bu yüzden onlarca ben yarattım sessizce. Usul usul büyüttüm her birini gecelerce emek vererek. Düşüncelerimden tecrübeler kazandırdım birer birer; ağır ağır çıktılar bu sahneye kimseye hissettirmeden, gerektiği anda, en uygun zamanda. Onlarca benin arasında yalnız kaldı kendim ve gözyaşı döktüm beklenenin verdiği dayanılmaz acıyla. Beklenen yine gelmemişti, olmuyordu, belki de henüz yaratılmamıştı bile. Ben yarattım. Hayalini beklemeyi tercih ettim. Seni yerleştirdim onlarca benin arasına, bölemedim ama. Yalnızlığı böldüm saniyelere, her birini saydım usanmadan. Çünkü bana sen kalmamıştı onlarca benden. Hüzün koydum adımı sonra, duvarlarım da alıştı buna. Seni yazdım, duvarlarım da sen oluverdi. Ama onlarca benin arasında kendimi kaybettim sende. Bölemedim seni. Ve sen gittin. Umut karanlığa döndü bir akşamda. Sonra yosun kokusu, bir iki damla gözyaşı. Ve ben öldüm işte...



Hayatta bazen hatalarımız var bazen de keşkelerimiz. Ama hataları keşke olmaktan kurtarmak bir erdem sanırım. Þimdi buraya en gaddar insanı bile yumuşatacak kadar içten bir özür yazmak isterdim ama ne yazık ki o kadar yetenekli değilim. Kuş sesleri arasında çiçeklerle dolu bir bahçede olduğunu hayal et ve o anda hissettiğin huzuru düşün. Ýşte ömür boyu o huzuru diliyorum senin için. Yaptıklarımı sorguluyorum da bazen, hayat öyle tuhaf ki yalnız olmadığımı hissediyorum. Ne ilk doğanım, ne ilk seven, ne de ilk ağlayan... Önemli olan ne biliyor musun? Önemli olan tek şey benim burda sana bu yazıyı yazıyor olmam. Ýşte beni ve seni şu anda özel kılan tek şey bu. Bir güvercin kondu yanıma, sana ne kadar benziyor bir görsen...

Follow me on Twitter