geri

kardeşimden bana...

08/09/2007

Sen gittin ya çekilmez artık buralar.

Farklıyız hatta senin deyiminle farklı olmak için yaratılmışız ve değişsek de birbirimize benzeyemiyorduk. Ben odalara kapanıyordum, sen gece gezmelerine çıkıyordun. Hatta ben yemek yapmaya başlamıştım, sen çok sevdiğimiz ıslak keki bile yapmıyordun. Sen romantizmden yenik düşmüş yorgun bir savaşçıyı anımsatıyordun. Bense her halimle hızlı yaşamaktan duygu yoğunluğuyla yeni tanışmış bir yeniyetmeye benziyordum üstelik bundan hiç gocunmuyordum.

Benzesek de benzemesek de sen gittin ya durulmaz artık buralarda.



Öyle veya böyle uzun zaman geçirmiştik seninle, tam tamına benim yaşım kadar. Ama bundan eve bilgisayar gelişinden sonraki yılları çıkarmak gerek. Seni kıskandığımı dünya alem biliyordu ben de saklamıyorum ama yemin ederim bilgisayarına seni bizden uzaklaştırdığı için hiç kızmadım. Sonuçta her şeyi hak etmek gerekiyordu ve bilgisayar senin için geceleri bile çalışıyordu. Ben o kadarını yapamazdım, zaten bilirsin ki çalışmak benim pek de sevdiğim bir şey değildir.

Sen gittin ya ben de alıp başımı gitsem diyorum.

Küçükken de böyleydim ben. Ne yapsan ben de onu yapardım. Yemek yemem, uyumam, tv seyretmem hepsi sana bağlıydı. Tamam her çocuk abisini veya ablasını kıskanırdı ama artık sen bende saplantı olmuştun üstelik büyüdükçe durum kötüye gitmeye başlamıştı. Her şeyini istiyordum; bardağını, odanı, terliklerini, sakızını... bildiğin şekersiz sakız diyordun ama benim gözümde o henüz üretime sokulmamış nadide bir tattı. Ne de olsa sen süperdin. Yaptığın şeylerde olduğu gibi yediğin şeyler de başkalarınınkine benzemiyor olmalıydı. Bir ara beni uzaylı olduğuna gerçekten inandıracaktın. Zaten daha on yaşındayken bir peygamber edasıyla Atatürk beni varisi seçti, benimle konuşuyor demeni unutmuş değilim. tuhaftın sen hep işte.

Sen gittin ama artık dönsen diyorum.

Daha çok küçükken başlamıştı bende git... git... gitme kal ne olursun sendromları. Sana bağırıyor, lanetler yağdırıyor ve senin gelip bana sarılmanı bekliyordum. Buradaki işte mi kalsam, uzaklara mı gitsem diye düşündüğün zamanlarda git demem bundandı, sarıl diyeydi. Gitmenin sana başarı getireceğini biliyordum ama... ama... ama gitmeni istemiyordum işte, bir kılıf uydurmaya gerek yok. Sonuç olarak gittin zaten.

Sen gittin ya dönmezsin de bir daha.

Son şiirlerinde sanki çığlıklar atıyordun bu şehir size kalsın diye. Gitmek istiyordun ve gittin. Çünkü yürekten istemiştin gitmeyi. Bu şehir yoruyordu seni, korkutuyordu, üzüyordu, en çok da geçmişi hatırlatıyordu. Oysa bilmez pek kimse, insan nereye giderse kendini de götürür, kendimden biliyorum.

Sen gittin ya artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz.

Bu sene herkesin fındığının kilosu geçen yıla göre azalmış, fındık olmadı bu yıl. ama bizimkisi yine aynı, sen topladığından çok yerdin ya ondan olacak. Toplaması da kısa sürdü, şey sen birazcık da fazla konuşurdun. Herhalde suskun gecelerinin acısını çıkarıp toptan konuşuyordun. Zaten sen uyku problemini de böyle çözerdin; hafta içi uyumadan sabahlara kadar çalışır, hafta sonu ise hiç uyanmazdın.

Sen gittin ya, gittin işte. gitmiş oldun. bize de geçmiş olsun.

Nurcan SAĞLAM

Follow me on Twitter