geri

kahve fincanındaki yansımanı saklıyorum sol yanımda

11/10/2008
gitmemelisin. gitmeliyim. gitme.

gözünün başka kimseyi görmediği o eski yalanım ben. hayallerim bana ihanet eder gibi. çalma seni hayallerimden. geçen yıllar, geçen zaman, değişen hayat, değişen her şey, bir tek kokun... artık hayata farklı, gözlerine aynı bakışım ondan. yarına kapattığım gözlerim, gözlerinin esaretini özlemiş. çok sevdiğim o kahve kokusu, saçlarının ışığıyla başımı döndürür olmuş yeniden. seninle göz göze geldiğim o bir kaç dakika için yaşamışım ben. anason kokusunu o an en sarhoş olabilmek için biriktirmişim. ne kadar uzun ve ne kadar kısa oturmuşuz o masada. sana doyamayacak kadar kısa, yıllarca beklenecek kadar uzun. aklımızda cevapsız sorular...



sen kahveni yudumlarken ben pembe, küçük dudaklarından dökülecek kelimeleri biriktiriyorum kesemde. sonra büyülü olanları seçip bizi özel kılan hikayemizi yazıyorum gözlerden ırak, sen de okuyorsun. ben yazarım, sen okursun. ben severim, sen... yarınsızım, yarınsızız. benim yarattığım sis mi gözlerini saran? ufuktakileri görmeni engelleyen...

ufka bakmamak, küçük harflerden kısa cümleler kurmaya başladıktan sonra oldu bende. ufka bakarak yaşadım yıllarca. ama hiç ulaşamadım ona. oysa ona giderken masmavi deniz üzerinde parlayan güneşi göremedim, geceleri üzerine düşen ayışığını seyredemedim. şimdi hani var ya o yansıman kahve fincanında, gülen yüzün, o yansımanı saklıyorum sol yanımda. ordaki nefreti döktüm denize. ne çok yer varmış sevgi için orada. yanına bir demlik de sevgi bıraktım. bağlı saçlarını çözüp, okşar o sevgi sonsuza dek. saçlarının büyüsü, kelimelerim ve o bir demlik sevgi bizi sonsuz yaptı artık. ölüm yok bize. okuduğun her satır Leyla'dan, Mecnun'dan, Kerem'den, Aslı'dan miras bize. ellerin, dudakların başkasının belki, benimkiler de öyle... ama kalbimden süzülüp gözlerimden taşan sevgi senin, saçlarından yanaklarına süzülüp gözlerinde parlayan ayışığı benim. yalnızca benim, yalnızca senin.

sevgimi üzerine bırakıp, nefreti yüklendiğim o kaldırım taşı çatlamış siteminden. dayanamamış taşımaya o ağırlığı yıllarca. gittim aldım sevgimi ondan, koydum sol yanımdaki demliğe. seni sordu. "ayışığı saçlı bir kız vardı" dedi. kahve fincanındaki yansımanı gösterdim ona. "ısındı buralar!" dedi. sen gittikten sonra çok soğuk olmuş, çok üşümüş o kaldırım taşı. ben de... artık üşümüyorum ama. hiç üşümeyeceğim de. ne de olsa kahve fincanındaki yansımanı saklıyorum sol yanımda...

Follow me on Twitter