Beynimdeki canavar adını verdiğim, kabına sığmayan, beni hep bir şeyler üretmeye, yeni şeyler denemeye zorlayan, benden içeri bir ben daha var. Kendilerinin bu seferki deneyimi bir cep yayını(podcast) olmakla birlikte yayının adını umarsızca Çikolatalı Akan Kek buyurdular. Bu yazıda parmaklarım sözcülük görevini üstlenerek efendilerine boyun eğiyorlar. Ben mi? Ben çoktan kölesi olmuşum ama bunu başka bir yazıda konuşuruz.
Çikolatalı Akan Kek yazılımcılar için Türkçe bir cep yayını olma hedefiyle yola çıktı. Devpod ve webBox5 aynı kulvarda örnek aldığım diğer yayınlardı. Ve iyisiyle kötüsüyle iki ay içinde tam on bir bölüm yayınlamayı başardık. Bundan sonrası için planladığım iki bölüm daha bulunuyor. Daha sonrası ise şimdilik meçhul.
Bu yazıda her bölümü kısaca irdeleyip bölümleri dinlemeden bölümler hakkında fikir sahibi olmanızı sağlamaya çalışacağım. Bunu yaparkenki amacım zaman kaybetmenizi önleyip sizi doğrudan ilginizi çekebilecek bölümlere yönlendirmek olacak.
Hemen hemen tüm bölüm boyunca kendimden bahsediyorum, dinleyicilere kendimi tanıtmaya çalışıyorum. Kariyerim, katkı verdiğim özgür yazılımlar vb. konularda bilgiler veriyorum. Hakkımda bilgi sahibi olmak için bu bölümü mutlaka dinlemenizi öneririm. Sonraki bölümler böylece daha anlamlı hale gelecekler.
Bu bölümde tek başıma konuşmanın sıkıcılığından biraz kurtulabilmek adına bir konuk almaya karar verdim. İlk konuğum Bilgesu Naz Güvendik oldu. Naz'ın yüksek sesli kahkaları arasında 12 dakikalık bölümü tamamlamayı başardık. Kahkahaları sayesinde mi bilmem Naz zamanla konuk seviyesinden daimi üye konumuna yükseldi. Bölümün ise hemen hemen tamamında Scala ve Scala ekosisteminden bahsediyoruz.
Hazır Trabzon'a gitmişken neden Emre Tekelioğlu ve Abdullah Uğraşkan ile uzaktan(remote) çalışma üzerine bir bölüm kaydetmiyorum dedim. Çok sevdiğim bu iki güzel insan Trabzon'da yaşayıp uzaktan çalışıyorlar. Kendilerini konuk aldım ve çok eğlenceli bir kayıt yaptık. Teknik sorunlar nedeniyle bu bölümün kaydı iki parçadan oluşuyor. İkinci parçayı da dinlemeyi unutmayın.
Daimi üye Naz'ın katkılarıyla 21 dakikalık yeni bir kayıt daha yaptık. İçerik yine daha çok Scala ve Scala ekosisteminden oluşuyor.
Bu bölümdeki konuğum çocukluk arkadaşım Mehmet Bilsay Karadeniz. Bilsay ile kamuda çalışmanın iyi ve kötü taraflarını konuştuk. Bu bölüm de iki parçadan oluşuyor. İkinci bölüm biraz daha akıcı. Özellikle öğrencilerin dinlemesini tavsiye ederim.
Bölüme daimi üye Naz ve bir Erkin Koray solosu ile giriş yapıyoruz. Beher miktar Scala ve Scala ekosisteminden bahsettikten sonra Naz'ın kimliğini açığa çıkarıyoruz. Daha sonra egosuz programlama ve programcılar için on emir konulu derin sohbetimizi gerçekleştiriyoruz.
Bu bölümdeki konuğum pek sevgili arkadaşım Sinan Erdem. Sinan'ın terasında mangal cızırtıları arasında girişimcilik üzerine keyifli ve derin bir sohbet gerçekleştiriyoruz. İlk 15 dakikadan sonra mangal sesi kayboluyor. Yine öğrenciler için kaçırılmaması gereken bir bölüm bence.
Daimi üye Naz ile özümüze dönüp Functional Reactive Programming üzerine derin bir sohbet gerçekleştiriyoruz. Bilgi açısından çok yoğun, doz aşımı olmaması için dikkatli olmanızı öneririm.
Gurbetçi geliştiriciler Çağdaş Şenol ve Yekmer Şimşek ile yurt dışında çalışmanın artıları eksileri üzerine konuştuk. Çok ses getiren bir bölüm oldu. Biz kaydederken çok eğlendik, sizin de dinlerken çok eğleneceğinize eminim.
Bu bölümdeki konuğum "micro celebrity" Deniz Oktar oldu. Kötü ses kalitesine rağmen Deniz'in eğlenceli sohbeti en güzel bölümlerden birini kaydetmemizi sağladı. Daha çok girişimcilik ve yazılım sektörü üzerine konuştuk. Öğrencilerin kaçırmaması gerektiğini düşündüğüm bölümlerden biri.
Amacım jsist konferansında birçok geliştirici ile ayrı ayrı sohbet edip bir bölüm oluşturmaktı. Fakat işler umduğum gibi gitmeyince biricik konuğum Burak Yiğit Kaya oldu. Bir Mozillian olan Burak ile 10 dakikalık hoş sohbetimizi kaçırmayın derim.
Follow me on Twitter