geri

Mutluluğun gitarla çalınışını seyrettim

05/12/2010
Geçen hafta 4Primes Ankara çalıştayı dolayısıyla yakın dostlarım Ankara'daydı. Çalışmaya başlamadan önce oy birliğiyle biraz eğlenelim dendi. Artık bir Ankaralı sayılan bendenize de geceyi organize etme görevi düştü. Çok gezen biri değilim. Öyle çok fazla yer bilmem bu yüzden Ankara'da. Düşününce aklıma Sakarya Caddesi'nde bulunan Nil Bar geldi. Daha doğrusu o barda çalan bir süre önce dinlediğim Mezozoik isimli grubu hatırladım. Kuzenim üniversiteyi Ankara'da okuduğundan eğlence yerlerini iyi bilirdi. Buraya da beni ilk kez o getirmişti. "Amcalar" çalıyor derdi. Ben de ak düşmüş saçlarıyla bunca gümbürtü çıkarabilen bu gruba hayran oluvermiştim daha ilk dinleyişimde. "Mezozoik" dedim. "Oraya götüreyim sizi". Batıkent'ten Sakarya Caddesi'ne yollandık saat 20:30 civarı. Uzunca yolculuğumuzdan sonra Nil Bar'a ulaştık. Her cuma gibi tıklım tıklımdı Nil Bar. Bilenler bilir ufacık ama iki katlı bir yerdir burası. Alt katta sahneyle bütünleşebilirken üst kattan sahneyi görebilmeniz neredeyse imkansızdır. Yalnızca dinlersiniz "amcaları". Yine de altı da üstü de çok samimi bir yerdir. O geceye kadar alt katta oturma fırsatını hiç bulamamıştım ben. Alt kat dolu olunca yine üst kata çıkardım arkadaşlarımı. Bir masaya yerleştik. Vodka enerjiler söylendi ve müziğe kaptırdık kendimizi. Ben daha önce alt kat deneyimini hiç yaşamadığım için pek önemsemiyordum sahneyi görememeyi. Ama arkadaşlarım alt kata inmek için ısrar ettiler. Garsona yer boşaldığında bize haber vermesini rica ettim. Kısa bir süre sonra da alt katta sahnenin tam önünde bulduk kendimizi. İşte o an bunca yıl boyunca neler kaçırmış olduğumu fark ettim. Anladım ki onları izlemeyen birine onları anlatmak mümkün değildi. Çünkü onlar çalmıyor, yaşıyorlardı. Ve bize de yaşatıyorlardı. Her şarkıda kendimizden geçiyorduk. Neden sonra grubun gitaristini - sonradan adının Ahmet Gemici olduğunu öğrendim - fark ettik. Yüzünden asla eksik olmayan gülümsemesiyle yalnızca çalmıyor hayatından müziğe katıyordu. Gözün takip edemeyeceği elleri mutluluğun resmini çiziyordu bize. O an anladım ki mutluluk denilen şey de, huzur denilen şey de buydu. Saçlara ak düştükten sonra bile aynı heyecanla, aynı gülümsemeyle o gitarı çalabilmekti mutluluk. Hep birlikte Ahmet Gemici'ye saygı duyduk ve belki de hayatta ilk kez kendimize bir idol seçtik. Hepimiz birer Ahmet Gemici olabilmek için çalışıyoruz artık. 50. yaş günümüzde elimizde birer kırmızı gitar, denize karşı birer keyif sigarası yakıp kahkahalar atmak istiyoruz. Teşekkürler Ahmet Gemici, bize hayatı yeniden sorgulattığın ve cevabın aslında yanıbaşımızda olduğunu anımsattığın için. En kısa zamanda çaldığın sahneye en yakın masada seni dinliyor olacağız.

Follow me on Twitter